Trabzon Masaj Salonu Masöz Tuğçe
Trabzon Masaj Salonu
Fakat Mailson -çevirmen/gorilin adı buydu- Rio de Janeiro’da ve dünyanın geri kalanında işlerin farklı yürüdüğü konusunda ısrarlıydı. “Anlamaya çalışmayın. Yalnız, kendisini iyi hissetmesini sağlayın. Adam dul, çocuğu yok, bir gece kulübü var ve yabancı ülkelerde çalışmaya istekli Brezilyalı hanımlar arıyor. Sizde öyle bir hava olmadığını söyledim, fakat ısrar etti. İddia ettiğine göre, sudan çıkarken gördüğü anda âşık olmuş size. Bikininizi de beğenmiş.” Bir an durdu. “Doğrusunu isterseniz, burada bir sevgili bulmaya niyetiniz var ise, başka bir model bikini seçmelisiniz. Şu İsviçreli’nin haricinde onu güzel bulacak insan yoktur; fazlasıyla demode çünkü.” Maria duymazlıktan geldi. Mailson devam etti: Trabzon Masaj Salonu
Trabzon Masaj Salonu
“Bana sorarsanız, insanın derdi sadece sizinle ufak bir kaçamak yapmak değil; yeteneğinizin, gece kulübünün en önemli numarası olmanıza yeteceğini düşünüyor. Trabzon Masaj Salonu Tabii sizi şarkı söylerken veya dans ederken görmüşlüğü yok, fakat tüm bunlar öğrenilebilir, güzellik ise doğuştan gelir. Ah şu Avrupalılar! Buraya her gelen sanıyor ki bütün Brezilyalı hanımlar şehvetlidir ve samba bilir. Niyeti ciddiyse, size tavsiyem ülkeden ayrılmadan önce imzalı bir sözleşme istemeniz – imzası da İsviçre konsolosu tarafınca resmen onaylanmalı. Yarın ben plajda olacağım, otelin önünde. Kafanız karışırsa bana gelin.” İsviçreli gülümseyerek Maria’nın kolunu tuttu ve onları bekleyen taksiyi gösterdi.
“Gene de eğer ikinizin de kafasından başka şeyler geçiyorsa, gecelik ücret üç yüz dolardır, daha azcaını kabul etmeyin.” Maria’nın karşılık vermesine fırsat kalmadan, otomobile lokantaya doğru yola koyulmuştu. Sohbet üç-beş kelimeyi aşmıyordu: “Çalışmak? Dolar? Brezilyalı yıldız?” Bu sırada Maria’nın aklı, hâlâ çevirmenin dediklerindeydi: Bir gece için üç yüz dolar! Bir servetti bu! Aşktan ölüp bitmese de olurdu; bu adamı da tıpkı patronu gibi baştan çıkartabilir, Trabzon Masaj Salonu onunla evlenebilir, çocuk doğurabilir, annesiyle babasına rahat bir yaşam sağlayabilirdi. Kaybedecek neyi vardı? Adam yaşlıydı, belki fazla yaşamaz, mirası da Maria’ya kalırdı. Hem sonuç olarak, İsviçreliler istedikleri kadar para içinde yüzsünler, görünüşe bakılırsa hanım kıtlığı vardı memleketlerinde. Yemek sırasında pek konuşmadılar, onun yerine süre süre gülümsemekle yetindiler.